Değerlendirme Çizelgesi – Katılım sürecindeki ülkelerin hazırlık durumları – AB Komisyonunun raporlarından ortaya çıkan gerçek tablo
Bu makalenin tam sürümü PDF formatında mevcuttur
Avrupa Birliği'ne (AB) aday on ülkenin katılım müzakerelerindeki durumu, Avrupa Komisyonu tarafından, her yıl, ayrı ayrı değerlendirmeye tâbi tutuluyor. Komisyon, 2015'ten bu yana, 33 siyaset faslında kanun, kurum ve uygulamalara ilişkin gelişmeleri katı kurallara sadık kalarak irdelediği bu nesnel çalışmalar sayesinde büyük bir güvenilirlik kazanmış bulunuyor.
Bu değerlendirmeler aslında, aday devletlerin Avrupalılaşmanın neresinde olduğuna, yani işin özüne ışık tutuyor. Sıralanan 33 sektörde/fasılda hazır olmadan, -diğer bir ifade ile, gerekli yasalar geçirilmeden, ilgili kurumlar vücut bulmadan ve tatmin edici bir uygulama geçmişi olmadan- AB Tek Pazarı ile adaylar arasındaki duvarların kaldırılması mümkün değil. Ancak adayların başarıya ulaşan reformlar sonrası, taraflafrın bütünleşme yönünde adım atmasının, iktisadi gidişata derhal etki ettiği de gerçek. Böylesi bir durumda, o ülkeye yatırımlar artıyor ve ve AB ile yakınlaşma ivme kazanıyor. Nihayet, hukukun üstünlüğüne dayalı ekonomik ve kurumsal bütünleşmenin derinleştirilmesi sayesinde, ülkeler arasında gelecekte bir silahlı çatışma yaşanması düşünülemez hale geliyor.
12 Ekim 2022, Avrupa Komisyonunun altı Batı Balkan ülkesinin katılıma hazırlık durumlarına ilişkin değerlendirmelerini yayınladığı tarih. 1 Şubat 2023 ise Ukrayna, Moldova ve Gürcistan ile ilgili ilk değerlendirmeler paylaşıldığı gün. Söz konusu belgelerde, Komisyon, her bir siyaset faslındaki hazırlık durumunu beş seviye üzerinden açıklıyor:
Başlangıç aşaması
Kısmen hazır
Orta derecede hazır
İyi derecede hazır
İleri derecede hazır
Son yayınlanan değerlendirmeler incelenip karşılaştırıldığında üç bulgu öne çıkıyor.
Öncelikle, Karadağ, Sırbistan, Kuzey Makedonya ve Türkiye'nin katılıma hazırlık noktasında Ukrayna ve Gürcistan'ın önünde yer aldığını, Moldova ile Bosna-Hersek'in de hemen hemen aynı aşamada olduğunu belirtmek gerekiyor.
Analizimizden çıkan ikinci sonuç, sürecinin senelerce devam ettiği ülkelerde, bir yavaşlamadan, hatta Türkiye özelinde, bir gerilemeden bahsedilebileceği. Mevcut dinamik değişmedikçe, aday ülkelerin, "iyi derecede hazırlık" seviyesine erişmesi, uzunca bir müddet daha mümkün görünmüyor. Komisyonun değerlendirmeleri, mevcut katılım sürecinin ilgili devletleri reform yapmaya sevk edemediğini ortaya koyuyor. ESI, 2022'de yayınladığı "Balkanların AB'ye katılımı: Bir kaplumbağa yarışı - Ukrayna için bir uyarı" adlı raporunda tam da bu açmaza dikkat çekiyor.
Nihayet, yıllardır, hukukun üstünlüğünün temel şartlarının yerine getirilmesine -son derece geçerli sebeplerle- odaklanan yaklaşımın artık istenilen neticeleri vermediği, üçüncü bir tespit olarak beliriyor. Endişe verici bir tespit muhakkak, çünkü aday ülkeler, AB'ye ve Tek Pazar'a katılmak için söz konusu temel şartları hayat geçirmeliler. Gerçek şu ki, sadece ve sadece, hukukun üstünlüğü ilkesine dayanan ve bu ilkeyi gözeten güçlü kurumsal yapılar AB standartları ile kişilerin ve şirketlerin haklarının korunmasını sağlayabiliyor.
Katılım sürecinin aynen devam ettirilmesi halinde, maalesef, önümüzdeki on yılda AB'ye herhangi bir yeni üye girişinin imkansızlığını açık seçik dile getirmek lazım.
Böylesi bir sinyalin hem bölgedeki halklar açısından vahim sonuçlar doğuracağı hem de AB ile arayı kapatmaya (ve savaş sonrası Ukrayna'yı yeniden inşa etmeye) yarayacak yatırımların hayata geçirilmesine zarar vereceği ortada. AB Tek Pazarı ile bu ülkelerin ekonomilerinin aralarındaki duvarların yerli yerinde kalacak olmasından mütevellit, bu ülkelerin, yakın geçmişte Baltık devletleri, Romanya ve Polonya'nın izinden gitmesininin, yani başarılı bir şekilde AB ile arayı kapatmalarının ve bütünleşmelerinin, neredeyse olanaksız hale geleceğini öngörebiliriz.
Tek Pazar ve kuralları AB'nin kalbi. Hukukun üstünlüğü de öyle. Dolayısıyla, kriterleri karşılamadan, kestirme yoldan ilerleme ihtimali yok. Bazı üye devletler, siyasi bir sinyal verilmesi amacıyla, aday ülkelerin "iyi hazırlık" seviyelerine gelmeden, AB'ye ya da Tek Pazar'a katılmalarından yana tavır alsa da, 27 üye devletin hepsinin böylesi bir yaklaşıma yeşil ışık yakması beklenmemeli. Üye devletlerin, AB'nin hem Tek Pazar'ın bütünlüğünü hem de hukukun üstünlüğünü savunması noktasında ısrarcı davranması şaşırtıcı olmaz. Katılım sürecindeki ülkelerin, gıda güvenliğinden ürün standartlarına, zehirli atık yönetiminden mahkemelerin işleyişine kadar "iyi hazırlık" seviyelerine ulaştığına dair AB başkentlerinde bir kanaate erişilmeden, yeni bir üyelik düşünülemez.
Bazen, AB genişleme sürecinin "bürokratik kutucukları işaretlemekten" ziyade "daha siyasi" bir karaktere haiz olması gerektiği söylenir. Ancak her fasılda "iyi hazırlık" seviyelerine çıkmak, kutucuk işaretlenmesiyle gerçekleşmiyor. Söz konusu seviyelere varmak, hem ülkeler hem ekonomiler arasındaki tüm duvarların kaldırılmasını mümkün kılacak şekilde AB standartlarının karşılandığına duyulan güvenle ilişkili.